instagram twitter tbb logo
Menüyü Görüntüle

Duyurular

Sevgili Çevre Dostları,  

İnsanları, hayvanları, bitkileri, insan ve diğer canlılarla etkileşim içinde bulunan cansız varlıkları, bunların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen ekosistemi kapsayan çevre hakkı, uluslararası düzeyde ve ilk kez 1972 yılında Stockholm'de yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı ile gündeme getirilmiştir.

İnsanın, kaliteli bir yaşam sürmesine imkan sağlayan sağlıklı bir çevrede, onurlu bir biçimde, özgürlük, eşitlik, adalet içerisinde yaşama hakkına sahip olduğuna vurgu yapan Stockholm bildirisi sonrasında temel bir insan hakkı olduğu kabul edilen çevre hakkının öznesi insandır. Bu hak nedeniyle sorumluluk üstlenecek olanlar ise; insanlar, devletler, resmi veya özel kurum ve kuruluşlardır.

20. Yüzyılın hızlı teknolojik gelişmesine, küreselleşmeye, yoğun nüfus artışına, kentleşmenin ve sanayileşmenin doğa üzerinde kurduğu baskıya, üretim ilişkilerindeki çarpıklığa, üretim araçlarının kullanılış biçimine, iç ve dış göçe, yoksulluk, barınma ve açlığa bağlı olarak ortaya çıkan çevre sorunları, sadece ulusal düzeyde değil, uluslararası düzeyde de hepimizi ve herkesi ilgilendiren en ciddi ve önemli insanlık sorunudur.

Gelişme hakkı, barış hakkı, insanlığın ortak mirasından yararlanma hakkı ile birlikte üçüncü kuşak haklar arasında yer alan ve tüm dünya insanları ile paylaştığımız için dayanışma hakkı olarak isimlendirilen çevre hakkı günümüzde hem ulusal, hem de uluslararası düzeyde son derece ciddi tehlikelerle ve tehditlerle karşı karşıyadır.   

Türkiye Barolar Birliği olarak bütün bunların bilincinde ve ayırtında  olduğumuz, hukuk ve hukukçuların meslek kuruluşu olarak hak ve özgürlükler ile bunların her türlü ihlali konusunda son derece duyarlı bulunduğumuz için Türkiye Barolar Birliği bünyesinde Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu oluşturmuş bulunuyoruz. 

Gerek bu kurul ve bu kurulun üyeleri, gerekse Türkiye Barolar Birliği yönetimi  olarak, gerek uluslararası sözleşmeler, gerekse başta Anayasa olmak üzere diğer yasal mevzuat ile ulusal düzeyde koruma altında olan çevrenin ve herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının yanında, buna aykırı olan her türlü eylem ve işlemin karşısındayız.  

Buna, Stockholm ve Rio Deklarasyonlarına, yine çevre hakkı ile ilgili olarak genel kabul gören diğer ilkelere göre;

  • Temel haklar sisteminin içerisinde kabul ettiğimiz ulusal ve uluslararası çevre hukuku ve politikalarını,
  • Çevrenin dünyanın her yerinde ve her koşulda korunması gerektiği anlayışını,
  • Dünyanın, insanlık olarak hepimizin ortak varlığı olduğunu,
  • Dünyanın diğer ülkeleri ve çevre kuruluşları ile birlikte her türden çevre tahribatı karşısında taraf olduğumuzu, bunlara karşı yapılacak her türlü mücadelenin ve müdahalenin meşru olduğunu,
  • Çevrenin kendisinin, ekolojik toplum gerçeği ve talebi ile bağlantılı olarak ekolojik dengenin, insanların maddi ve manevi yaşamıyla uyumunu ifade ettiğini,
  • Evrensel olarak kabul gören dayanışma haklarından olan çevre hakkının; doğal yaşamı, kültürel varlıkların, flora ve faunanın, toprak, su, havadan oluşan doğanın temiz tutulmasını ve korunmasını, sanayinin düzenli biçimde kurulmasını ve gelişmesini, kimyasal artıkların uygun şekilde imha edilmesini, estetik bir çevre yaratılmasını kapsadığını,
  • Sanayi ve nükleer enerji tesislerinin, mobil santrallerin, petrol aramalarının, kimyasal atıkların ihracının, bu atıkların usulüne uygun olmayan imha ve muhafazasının, erozyonun, ormanların yakılmasının, ilaçlamanın, salgın hastalıkların, tarihi varlıkların tahribinin, depreme karşı tedbir içermeyen yapılaşmanın ve yoksulluğun çevre hakkını ihlal eden temel olgular olduğunu,
  • Bunlara ve çevreyi tehdit eden, çevre hakkının ihlalini ortaya çıkaran diğer olgulara karşı hukuki, idari, siyasi, mali olmak üzere her türlü tedbirin alınmasını,
  • Ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapılmasını,
kabul ediyor, istiyor ve destekliyoruz.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU